11 Mayıs 2014 Bu içerik 1.506 kez okundu.
1 Temmuz 1968 gecesi ünlü şarkıcı Tanju Okan sağ dizinden tek kurşunla vuruldu. Tanju Okan kazayla kendisini vurduğunu söylese de, çok inandırıcı bulunmadı. Yukarıdaki fotoğrafta Tanju Okan sağ dizine giren kurşunun yerini gösteriyor.
Temmuz ayının ilk gününün gecesi bir kurşun patladı...

Kimi, "Olay bir gece kulübünde oldu" dedi, kimi "Sokakta", kimi de "Kireçburnu'ndaki bir evde"...
[Tanju Okan]
(Sağdaki fotoğraf: Tanju Okan, Amerikan Hastanesi'ndeki tedavisi sırasında...)
Vurulan belliydi, ama ya vuran? Her kafadan bir ses çıkıyordu. Tanju Okan'a göre vuran da, vurulan da kendisiydi!
"Tabancamı temizlerken oldu" diyordu. Ama sinemayla uğraşan magazinler öyle yazmıyorlardı...
Yılların Tanju Okan'ı bir kere daha gazete sütunlarına geçmişti. Şöhretinzirvesindeyken adı böyle olaylara karışmazdı Tanju'nun. Kendi halinde işinebakardı.
Ama gözden düşüp, «alkol» ile çok yakın bir dostluk kurunca, gazeteler de sık sık ondan bahseder olmuşlardı. Ama bu seferki hepsini bastırmıştı.
Biz bu olay hakkında bir hüküm yürütmeyeceğiz. Çünkü iş adliyeye intikaletti. İstanbul'da olayın kahramanlarının ağzından Tanju Okan'ın vurulmasını dile getireceğiz.
Polisiye roman meraklılarının bu yazıdan çok hoşlanacaklarını tahmin ediyoruz.
SÖZ AJDA PEKKAN'DA...
[Ajda Pekkan]

(Soldaki fotoğraf: Tanju Okan'ın vurulması olayında adı manşetlere çıkan Ajda Pekkan, kendisinin bu olayla hiçbir ilgisi olmadığını söylüyordu.)
- «Pazartesi gecesi programa çıktığım zaman ön masalardan birinde Tanju Okan, Terzi Muall ve Adem Çavdar'ın oturduklarını gördüm. Saat 21 sularıydı.Programım sona erdikten sonra beni masalarına davet ettiler. Çalıştığımgazinoda masa masa dolaşmak adetim değildi. Ayrıca, Orhan (Orhan Akel) dakızar diye düşündüm. Fakat çok ısrar etmeleri karşısında yanlarındaki birsandalyeye ilişiverdim. Yanımda arkadaşım Rengin Arda vardı. Mesele başka idi. Adem beni müdürü olduğu kulübünde çalıştırmak istiyordu. Fakat benimle arası şekerrenk olduğu için teklifi kendisi yapamıyordu. Terzi Mualla'yı aracı olarak seçmişti.»
- «Tanju Okan son derece içkiliydi. Gazinoya gelmeden önce 10 bardak viski içtiğini söylüyordu. Bir yandan da eli masadaki rakı kadehindeydi. Söz arasında ben gelmeden önce, Tanju'nun garsonlara tabanca gösterdiği geçti. Sıkılmaya başlamıştım. Rengin'e, 'Çok yorgunum, eve gidip uyuyacağım' dedim. Rengin ise Pervin Par'la Tarabya'daki bir kulüpte buluşacağını söyledi. Ve benden arabamı istedi. Şoförüm Ugur'un onları götürebileceklerinisöyledim. Hep birlikte gazinodan çıktık. Tanju ayakta zor duruyordu. Bir de 'Arabayı ben kullanacağım,' diye tutturmaz mı? Ben onlardan ayrılıp döndüm. Rengin ile ötekiler Tarabya'daki kulübe gittiler...»
RENGİN ARDA NE DİYOR?
- «Ajda Pekkan'dan ayrıldıktan sonra Tanju arabayı idare etmek için diretiyordu. Onu güçbela ikna edip arabanın arkasına oturttuk. Kulüpte Pervin'le buluşacaktık. Ama olmadı. Tanju burada da içki içti. Bir süre sonra, 'Ben eve gidiyorum,' dedi. Ve bizden ayrıldı...»
SIRA TANJU OKAN'IN ANNESİ BEDİA OKAN'DA...
[Tanju Okan ve annesi Bedia Okan]
(Soldaki fotoğraf: Tanju Okan, annesi Bedia Hanım ile...)
- «Tanju'nun gece yarısı eve geldiğini duydum. Yorgun olduğum için erkenyatmıştım. Bir ara uykumda bir patlama sesi duydum. Evimiz Kireçburnu'nda, tam cadde üzerindedir. Caddeden geçen arabalar sık sık egzoz patlatırlar. O sesi duyunca, 'Yine bir araba muziplik yapıyor' diye düşündüm. Bir süre sonra kapının açıldığını ve hemen ardından kapandığını duydum. Tanju dışarı çıkmıştı. Durumda bir anormallik sezmedim.»
TANJU OKAN ANLATIYOR
- «Ben silaha çok düşkünümdür. İşte başıma gelen de hep bu merakyüzünden... Eve geldiğimde saat gece yarısından sonra olmalıydı. Çok içkiliydim. O kafa ile tabancamı temizlemeye kalktım. Temizliğini tam bitiriyordum ki, bir patlama oldu. Barut yandı sanmıştım. Annem öteki odadauyuyordu. Ben herhangi bir ihtimale karşı bir arabaya atlayıp Amerikan Hastanesi'nin yolunu tuttum. İlgililerden polise haber vermemelerini istedim. 'Vereceğiz' dediler. Kızdım, Kulüp 12'ye gittim. Yine içtim ve dans ettim. Fakat ayağım ağrımaya başlamıştı. Oradaki arkadaşlarıma durumu anlattım. Beni apar topar yeniden Amerikan Hastanesi'ne götürdüler. Sonrası malum... Bir saat 15 dakika süren bir ameliyat, sağ dizime giren kurşununçıkarılması, bir şişe serum ve bir o kadar da taze kan... İşte bütün mesele bundan ibaret...»
NUR OKAN'LA ANKARA'DA KONUŞTUK
Olay hakkında İstanbul'daki araştırmamıza devam ederken, bir yandan da Ankara'da Tanju Okan'ın eşi Nur (Erbay) Okan ile görüşüyorduk. Tanju'dan boşanmak üzere olan Nur, vurulma haberini ilk olarak muhabirimizden duydu. Önce eşine telgraf çekti, sonra da telefonla konuştu.
- «Alo» diyordu, «Kimsiniz?» diyordu, fakat sesi o kadar yumuşak ve yavaş çıkıyordu ki yüzlerce kilometre öteden duyulması çok zordu. Bir ara sesini yükseltti: «Ben Nur Okan'ım Tanju nasıl? Telgrafımı aldı mı?» dedi.
Tanju Okan'ın, henüz 17 yaşındaki Ankara'nın en güzel kızlarından biri olan eşi Nur, kocasının sıhhatini telefon başında gözyaşı dökerek öğrenmek istiyordu. Tanju Okan telefona gelemediği için Amerikan Hastanesi hemşiresi Meral Heybeli, Ankara'dan kendisine telefon eden hanıma hastasının iyiye gitmekte olduğunu söyleyerek onu teselli ediyordu.
[Tanju Okan-Nur Erbay Evliliği]
(Soldaki fotoğraf: Tanju Okan ile Nur Erbay, 1967'nin Mayıs ayında evlenmişlerdi.)
Büyük Ankara Oteli'nde mini etekli, beyaz bir gelinlikle nikah törenleri yapıldıktan sonra kocasıyla birlikte İstanbul'a taşınan Nur, altı ay içinde en az otuz yıllık bir çile çektiğine kani.

- «Kocamı seviyordum, fakat anne-oğul o kadar içki içiyorlardı ki gecelerim zindan oluyordu» diye bu çileli günleri anlatmaya başladı.
- «Tanju işe gittiği zaman annesi ile aynı evde kalıyorduk. Bir gece uyuyordum, dışarıdan camın vurulmasıyla uyandım. Çok korkmuştum. Kayınvalidemin odasına koştum, kapıyı açması için bağırdım, çağırdım. Fakat açan olmadı. Sabaha kadar Tanju'nun gelmesini bekledim.
- «Bu olay birkaç gece daha tekrarlandı. Uykularım kaçmıştı. Gece olmasını hiçistemiyordum. Nihayet Tanju insafa geldi, tabancasını bana verdi 'Şayet bu gece de gelirse ateş edersin' dedi.
- «Tabancayı yastığımın altına koyup davetsiz misafiri beklemeye başladım. Gece yarısını biraz geçe cam yine vurulmaya başladı. Tabancayı aldım, sessizce perdeyi açtım... Bir de ne göreyim, karşımda kayınvalidem durmuyor mu?» Meğer günlerden beri bana ecel teri döktüren hep kayınvalidem imiş. Artık beraber oturamazdık Hemen bir otele taşındık.
- «Tanju bir ayyaştı adeta. Otele her gece sarhoş ve çekilmez bir halde geliyordu. Bir müddet sonra benden ayrılmak istedi. Ben de kabul edip Ankara'ya ailemin yanına geldim.»
- «Tanju Okan tabancasını sık sık temizler miydi?» diye sorunca gülüyor.
[Nur Erbay]
(Sağdaki fotoğraf: Nur (Erbay) Okan, boşanmak üzere olduğu eşinin vurulmasına çok üzülmüştü.)
- «Görmedim,» diye cevap veriyor.
- «Tabancasına yalnız bir kurşun sürer veöyle giderdi.» Bir an duruyor. Sonra devam ediyor, «Tanju çok iyi nişancıydı.Tıpkı annesi gibi. Bir gün deniz kenarında oturuyorduk. Kayınvalidem de, Tanju da içkiliydi. Önümüzde martılar uçuşuyordu. Bir ara kayınvalidem tabancasını çekti, bize bir martıyı göstererek ateş etti. Balıkçılar martıyı getirdikleri zaman tam boynundan vurulmuştu...»
Nur böyle diyordu işte... Ama yine de kocasını seviyordu. «Bir içki içmesedünyanın en iyi insanı o... Gündüzleri onu öyle seviyorum ki... Ama geceleri... Tıpkı kurt adam gibi şahsiyet değiştiriyor. Adeta tanınmaz bir insan oluyor.»
ADALET NE DİYOR?
Olayın üzerinden on günden fazla bir zaman geçti. Türlü yayın organlarında çıkan yazıları ihbar telakki eden savcılık harekete geçti. Olaydan hemen sonra konuştuğumuz Sarıyer Emniyet Amiri Aziz Korel bize şunları söylemişti:
- «Her geçen gün ortaya yeni bir iddia atılmaktadır. Bazı gazeteler bizim bilgimiz dışında şaşırtıcı haberler yazıyorlar. Mesele karmakarışık bir hal almıştır. Gazetelere beyanat verenler, bize şikayette bulunmadıkları için bir şey yapamıyoruz. İş bizden çıktı, savcılığa intikal etti.»
Telefonla konuştuğumuz Sarıyer Savcısı Orhan Günsav ise olay hakkında şunları söylüyordu:

- «Savcılık olarak tahkikatı yürütüyoruz. Olaya adı karışanların ifadeleri alınmıştır. Bu arada çeşitli yayın organlarında çıkan yazılar da ihbar kabul edilerek soruşturma o yönde yürütülmektedir. Olayın gerçek yüzü pek yakında ortaya çıkacaktır.»
İşte baskıya verildiğimiz ana kadar Tanju Okan olayının içyüzü bu... Tanju Okan kendisini kazaen mi vurdu, yoksa bu işin içinde başkalarının parmakları mı var? Pek yakında adalet bu gerçeği şüphesiz aydınlığa kavuşturacaktır.
(13 Temmuz 1968)