11 Mayıs 2014 Bu içerik 1.267 kez okundu.

«SES 1971 Sinema Artisti Yarışması'nda kızlar arasında ikinci olan Fatma Belgen, 5. filmini tamamladı. Kısa zamanda yıldızlık tahtına oturan siyah saçlı, ela gözlü Belgen, 1972'nin en şanslı isimlerinden biri olarak dikkatleri üzerinde topluyor...
16 Aralık 2013 Pazartesi 22:37
[Facebook]
[Google]
[Twitter]
[Yazdır]
«Anlattıklarımız bir yıldızın sinema öncesi devrinin hikayesidir. Hikayenin devamını ise önümüzdeki günlerde hep birlikte okuyacağız...»
Yukarıdaki sözleri 23 Ocak 1971 tarihli SES mecmuasında Fatma Belgen için söylemişiz... Fatma Belgen'le yaptığımız bu ilk röportaj onun bir nevi kimlik kartı olmuş... [Fatma Belgen] 17 Haziran 1949'da İzmir'de doğduğundan, İstanbul'da büyüdüğünden. Nişantaş Kız Lisesi'ni bitirdiğinden bahsetmiş, annesi ve babası ile beraber yaşadığını, evli bir ablası olduğunu ve SES'in 1971 Sinema Artisti Yarışması'na girmeden önce bir bankada çalıştığını anlatmışız.
Sadece bu kadar mı? 1.70 boyunda, 55 kilo ağırlığında, siyah saçlı, ela gözlü Fatma Belgen'in, et yemeklerini tercih ettiğini, portakal rengini sevdiğini, kayak yapmaktan hoşlandığını da yazımıza ilave etmişiz...
Dedik ya, bütün bunlar bir yıldızın sinema öncesi devrinin hikayesiydi... Ya şimdi?
Fatma Belgen yine karşımızda oturuyor... Yine hanım hanımcık... Yine ölçülü, lafları yine tartarak konuşuyor ama artık konuştuğumuz kişi SES mecmuasının sinemaya hediye ettiği bir yıldız adayı değil, ismini afişlerin başına yazdıran Fatma Belgen'in ta kendisi... Biliyorsunuz, Fatma'nın Yeşilçam'la tanışıklık kurduğu film «Hayat Sevince Güzel»di... «Bu film benim için çok önemlidir» diyor Fatma Belgen ve cümlenin gerisini şöyle getiriyor:
- «'Hayat Sevince Güzel' benim ilk göz ağrımdır. Kamerayı, spotu, rejisörü, kameramanı ilk defa bu filmle tanıdım, ilkokula yeni başlayan bir öğrenci, okulun ilk açıldığı gün neler hisseder bilirsiniz. Ben de öyleydim. Tarifsiz bir heyecan içindeydim.»
«Hayat Sevince Güzel»den sonra «Turist Ömer İspanya'da», onun da ardından «Tarkan Viking Kanı»nda önemli rollerde oynadı ela gözlü Fatma Belgen ve sinemaya, kameraya, spot ışıklarına gittikçe alışmaya, sevmeye başladı. [Fatma Belgen] Bunu biz değil, Belgen'in kendisi söylüyor:
- «Artık etrafımı saran boşluktan kendimi kurtarmıştım. Baktığım yerigörebiliyor, rejisörün söylediklerini işitebiliyordum, işte o an sinemanın çok güzel bir şey olduğunu anladım.»
«Viking Kanı» nın ardından «Kızıl Meşke» ve başrolünü Tanju Gürsu ve Engin Çağlar'la paylaştığı «Rüzgar Murat» gelmiş... «Rüzgar Murat»ın hikayesihayli ilginç. Tanju Gürsu kendi şirketi olan Gürsu Film için «Rüzgar Murat»ı çekmeye karar verince kardeşi ve filmin yönetmeni Temel Gürsu ile beraber oturup filmin kadın oyuncusunun kim olacağı konusunda tartışmışlar.
Önce şarkıcı olup, sonra bir kaza sonunda gözlerini kaybeden bir kadına perdede kimin hayat vereceği üzerinde uzun süre konuşmuşlar ve sonunda Tanju'nun dediği olmuş, filmin yıldızı bulunmuş: Fatma Belgen...
- «Önceleri onlar kadar ben de tedirgindim» diyor Fatma, «Öyle ya şimdiye kadar gördüklerim beni bir yere kadar getirmişti; ama bu rol çok değişik ve hayli zordu. Temel Gürsu da çok titiz bir yönetmen. Düşünüyor ve gece uykularım kaçıyordu. Bütün kadro ümidini bana bağlamış diye... Ama üstesinden geldim. Yani onların dediğini sizlere iletiyorum: 'Başardın Fatma' dediler, tebrik ettiler...
Fatma Belgen'in bundan sonra yapacaklarını merak mı ediyorsunuz? Söyleyelim... Birinin başrolünü Kartal Tibet'le paylaşacağı iki mukavelesi var. Aslında teklifler çok, fakat çekim tarihleri birbirine çakıştığı için Belgen bu teklifleri kabul edemiyor.
(Ses Dergisi - 28 Şubat 1972)
