16 Mayıs 2014 Bu içerik 1.721 kez okundu.
Türkiye'deki müze ve ören yerlerini ziyaret edenlerin sayısı 2013'te, 29 milyon 533 bin 966'ya ulaştı
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği'nin (TÜRSAB) hazırladığı "Türkiye Müzeleri 2013 Raporu"na göre, geçen yıl müze ve ören yerlerini ziyaret edenlerin yüzde 69'unu yabancılar, yüzde 31'ini Türkiye vatandaşları oluşturdu.
Türkiye'deki müze ve ören yerleri 2000'li yılların başında yaklaşık 7 milyon kişiyi ağırlarken, geçen yıl bu sayı 29 milyon 533 bin kişiye ulaştı. 13 yılda gerçekleşen artış yüzde 428,8 oldu. Geçen yılki rakamın 20 milyonunu yabancılar, 9.5 milyonunu ise Türkiye vatandaşları oluşturdu. Türkiye'ye gelen turist sayısı da geçen yıl sonunda 34.9 milyona ulaştı.
Topkapı Sarayı Müzesi, Ayasofya'dan birinciliği geri aldı
Geçen yıl ziyaretçi sayısında en yüksek artış Harem bölümünün desteğiyle Topkapı Sarayı'nda yaşandı.
Topkapı Sarayı Harem'de ziyaretçi sayısı 2013 yılında ilk kez 1 milyon kişiyi aşarken, Topkapı Sarayı Müzesi'nin ziyaretçi sayısı 3 milyon 397 bini geçti. Harem, 2012'de 744.6 bin olan ziyaretçi sayısını 1 milyon 30 bin 556'ya çıkardı.
Topkapı Sarayı Müzesi, 2011 ve 2012'de Ayasofya Müzesi'nin önde olduğu en çok ziyaret edilen müzeler sıralamasında geçen yıl liderliği tekrar ele geçirdi. Geçen yıl Ayasofya'yı ziyaret eden kişi sayısı 3 milyon 275 bin 337 olarak gerçekleşti
Türkiye'deki müzelerde korunan eserlerin yaklaşık 3'te 1'i yani yaklaşık 1 milyon tarihi eserİstanbul Arkeoloji Müzesi'nde yer alıyor. Türkiye'deki müze ziyaretlerinin yüzde 44'ü de İstanbul Bölgesi'nde gerçekleşti.
Geçen yıl en çok ziyaret edilen müze ve ören yerleri sırasıyla, Topkapı Sarayı Müzesi, İstanbul Ayasofya Müzesi, Efes Örenyeri (1 milyon 848 bin 547), Göreme Açıkhava Müzesi (976 bin 165), Topkapı Sarayı Harem, Noel Baba Müzesi (532 bin 194), Myra Örenyeri (465 bin 150), Troia Örenyeri (462 bin 660) şeklinde oluştu.
Dünyanın en çok gezilen müzesi ise Paris'teki L'ouvre Müzesi oldu. Müzenin ziyaretçi sayısı 2012 yılına göre yüzde 6 gerileyip 9.2 milyona düştü.
En çok ziyaret edilen 10 müzenin toplam ziyaretçi sayısı, 2012'de 56 milyon iken, 2013'te 66.8 milyona ulaştı.
En çok ziyaret edilen 10 müzenin 4'ü ABD'de, 4'ü İngiltere'de bulunuyor. ABD'deki bu müzelerin ziyaretçi sayısı 29.2 milyon, İngiltere'dekilerin ziyaretçi sayısı ise 22.9 milyon. L'ouvre'u 8 milyon ziyaretçi sayılarıyla Washington'daki National Museum of Natural History ve New York'taki American Museum of Natural History takip etti.
Ülke genelinde İstanbul bölgesi ilk sırada
Geçen yıl Türkiye'de müze ziyaretlerinin yüzde 44'ü İstanbul Bölgesi'nde gerçekleşti. İstanbul bölgesindeki müzeleri 8,9 milyon kişi ziyaret ederken, İstanbul'u 2,9 milyon ziyaretçiyle Ege ve Selçuk Bölgesi takip etti. Listenin 3'üncü sırasında ise 2.5 milyon ziyaretçiyle Kapadokya yer aldı. Kapadokya'yı 1,9 milyon ziyaretçiyle Batı Antalya izledi.
Toplam müze ziyaretlerinin yaklaşık yüzde 75'i acentalar aracılığıyla veya kapıdan alınan biletlerle gerçekleşti. Buna ek olarak, kalan yüzde 25 ise Müzekartlı girişler ve ücretsiz girişlerden oluştu.
Antalya'ya gelen turist müzeyi ziyaret etmiyor
İstanbul'un müzeleri gerek yabancı gerekse yerli ziyaretçilerin akınına uğrarken, turizmin başkenti olarak gösterilen Antalya bölgesi için aynı durum gerçekleşmiyor.
İstanbul geçen yıl 10 milyon 486 bin turisti ağırlarken, müzelerine gelen ziyaretçi sayısı 8.9 milyon oldu. Bu sayının 6 milyon 300 binini yabancılar oluşturdu.
Antalya bölgesindeki müzeler 2013 yılında toplam 3 milyon 145 bin 57 kişiyi ağırlarken şehre gelen turist sayısı 11 milyon 120 bin şeklinde gerçekleşti.
Antalya, İzmir ve Muğla'ya gelen toplam turist sayısı ise 2013'te 15 milyon 672 bin 878 bin kişiyi bulurken aynı dönemde bu illerdeki müzeleri ziyaret edenlerin sayısı ise 7 milyon 594 bin 932 kişi oldu.
Müzekart'a ilgi arttı
Müzelere gösterilen ilginin artmasıyla birlikte Müzekart'a olan talep de arttı. 2008'de 390 bin 59 kişi Müzekart sahibiyken 2013 yılında Müzekart alanların sayısı 783 bin 456 olarak gerçekleşti.
Müzekart sahiplerinin yüzde 23'ü Topkapı Sarayı'na gitmeyi tercih ederken, ikinci sırada yüzde 19 ile Ayasofya, yüzde 8 ile Efes Örenyeri, yüzde 5 ile Göreme Açıkhava Müzesi ve yüzde 4 ile İstanbul Arkeoloji Müzeleri takip etti.
İstanbul'da Londra'nın yarısı kadar müze var
Dünya Şehirleri Kültür Raporu 2013'e göre, İstanbul'da 30 bin 188 tarihi kalıntı bulunurken bu rakam Londra'da 18 bin 901, Paris'te 3 bin 792, Berlin'de 8 bin 689, New York'ta ise bin 482 şeklinde.
İstanbul tarihi kalıntı sayısında ilk sırada yer almasına karşın, müze sayısında farklı bir tablo görülüyor. İstanbul'da 7 ulusal müze, 71 de "diğer müze" kategorisine giren toplam 78 müze bulunurken, Londra'da ise bu sayı 172'yi buluyor. Müze sayısı Paris'te 137, Berlin'de 158, New York'ta 131 şeklinde.
Çözüm ve öneriler
Güney sahillerindeki antik kentlerin yeterince ziyaretçi alamadığı belirtilen raporda, buna çözüm olarak bölgelerdeki müze ve ören yerlerinin saat 17-21 arasında da açık kalması için TÜRSAB'ın, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile görüşme halinde olduğu belirtildi.
Raporda, ışıklandırılması uygun olan müzelerin gece geç saatlere kadar açık kalması için görüşmelerin sürdüğü kaydedilirken, bu yönde atılacak adımların Güneydeki müzelerin dünyada hak ettiği yere ulaşmasını sağlayacağı aktarıldı.
Raporun çözüm ve öneriler kısmında ayrıca arkeoloji müzesi eserlerinin gün yüzüne çıkması gerektiği vurgulanırken, İstanbul'un en önemli müzeleri arasında yer alan Arkeoloji Müzesi'ndeki en büyük sorunun "mevcut eserlerin tam olarak sergilenememesi" olduğunun altı çizildi.
Yaklaşık 1 milyon eserin bulunduğu müzede eserlerin sadece yüzde 20'sinin ziyaretçilerce görülebildiği kaydedilen açıklamada, geri kalan eserlerin depolarda bulunduğu bildirildi.
Kaynak: AA
-------------
Müze Nedir - Müzenin Amacı - Türkiyede Müzeler - Müze Türleri
Kültürel ya da tarihsel değeri olan nesnelerin toplanarak sergilendiği yerlere müze adı verilir. Müzeler, toplumların bilim ve sanat ürünleri ile yer altı ve yer üstü zenginliklerini sergilemek amacıyla oluşturulmuş kurumlardır. Yüzyıllar boyunca toprak altında saklı kalmış tarihî eserlerin gün ışığına çıkarılarak sergilenmesi, toplumu oluşturan bireylerin geçmişi daha iyi tanımalarına olanak sağlar.
Ayrıca müzeler, toplumu aydınlatmak amacıyla insan soyunun gelişimi, doğa olaylarının oluşumu ve teknolojinin geçirdiği değişim gibi konularda araştırmalar yapan bilimsel merkezlerdir.
Müzenin Amacı
Müzeler, tarihin eski dönemlerinde yaşamış toplumları bilim ve sanat açısından inceleyerek, hem günümüzü hem de geleceği aydınlatmak amacını taşıyan kurumlardır.
Müzelerde bulunan nesnelerin anlam ve önemi müze içinde ve dışında yazılı ve sözlü olarak, ayrıca rehber eşliğinde yapılan gezilerle açıklanır. Böylece, ziyaretçilerin müzede yer alan eserler hakkında ayrıntılı bilgi edinmeleri sağlanır. Sergiledikleri geçmişe ait eserlerle, ülkelerin ulusal değerlerinin oluşmasına önemli katkılarda bulunan müzeler, aynı zamanda etkin katılım ve kalıcı öğrenmeyi sağlayan eğitim kurumlarıdır .
Müze Türleri Nelerdir?
Müzeler bilim, sanat, folklor ve antika eşyalar gibi çeşitli konularda toplanmış eserleri bir arada sunabileceği gibi doğa tarihi, etnografya ve havacılık gibi sadece tek bir konuyu içeren eserleri de sergileyebilir. Müze türlerini şu şekilde sınıflara ayırabiliriz:
Arkeoloji Müzeleri:
Arkeologların yaptıkları kazılar sonucunda ortaya çıkarılan buluntuların sergilendiği müzelerdir.
Örneğin; İzmir Arkeoloji Müzesi
Etnografya Müzeleri:
Geçmiş uygarlıklara ait gelenek, görenek, giysi ve gündelik hayat ile ilgili çeşitli eserlerin sergilendiği müzelerdir.
Örneğin; Ankara Etnografya Müzesi
Tarih Müzeleri:
Bir ülkenin, bir toplumun ya da bir kişinin tarihsel gelişimini, sistemli bir biçimde inceleyen ve açıklayan müzelerdir. Tarih müzeleri, yazılı ve görsel belgeleri bir araya getirerek hem ziyaretçilerin hem de araştırmacıların hizmetine sunmaktadır.
Örneğin; Selçuk-Efes Müzesi, Anadolu Medeniyetleri Müzesi
Güzel Sanatlar Müzeleri:
Resim, müzik ve heykel gibi güzel sanat dallarında ortaya konulan yapıtların sergilendiği müzelerdir.
Örneğin; İstanbul Arkeoloji Müzesi
Açık Hava Müzeleri:
Tiyatro, arena, agora gibi kapalı bir mekânda sergilenmesi mümkün olmayan yapıtlar, açık hava müzelerinde sergilenmektedir.
Örneğin; TCDD Açık Hava Buharlı Lokomotif Müzesi
Bilim Müzeleri:
Bilim ve teknolojinin tarih boyunca geçirdiği değişim, bilim müzelerinde sergilenmektedir.
Örneğin; Atatürk Eğitim Müzesi
Askerî Müzeler:
Çeşitli dönemlere ait askerî malzeme ve silâhların sergilendiği müzelerdir.
Örneğin; Ankara Kurtuluş Savaşı Müzesi (1. TBMM Binası)
Özel Müzeler:
Kişi veya kuruluşlar tarafından, çeşitli konularda bir araya getirilmiş eserlerin yer aldığı müzelerdir.
Örneğin; Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi
Türkiye'de Müzecilik
Müzedeki yapıtların saklanması, korunması ve sunulması için gerekli teknik bilgileri içeren bilimsel çalışma alanına müzecilik adı verilir. Müzecilik; müzenin kurulması, müzede yer alan eserlerin kimin tarafından ne zaman yapıldığının belirlenmesi, sınıflanması, gerekliyse onarılması ve ısı, nem gibi dış etkenlerden korunması gibi konularda faaliyet gösterir.
Ülkemizde müzecilik, 19. yy. ortalarında başladı. 1846 yılında, Sultan Abdülmecit'in emri ile, bazı eski eserler ve eski silâhlar Aya İrini Kilisesi'nde toplandı. Daha sonra1868 yılında, Ali Paşa'nın sadrazamlığı sırasında, bu kilise ve içerisindeki eserler "Müze-i Hümâyûn" adı altında ilk müze olarak açıldı. Bu dönemde Maarif Nezareti, Osmanlı Devleti sınırları içerisinde bulunan tüm tarihî eserlerin İstanbul'a gönderilmesi konusunda bir emir yayınladı. 1881 yılında, Osman Hamdi Bey müze müdürü olunca, gerçek anlamda müzecilik çalışmaları başladı. Osman Hamdi Bey 1883 yılında eski eserlerin yurt dışına çıkışını önleyen "Eski Eserler Kanunu"nu hazırladı. Yine bu dönemde, Anadolu'daki kazılar denetim altına alındı.
Müzecilik, özellikle Atatürk'ün ilgisiyle, Cumhuriyet Dönemi'nde büyük önem kazandı. Atatürk'ün emri ile, bir yandan yeni müzeler kurulurken bir yandan da bazı tarihsel anıt ve yapılar müze olarak kabul edildi. Yine bu dönemde, müzecilik ayrı bir bilim dalı olarak ortaya çıktı. 1945 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, bugün Anadolu'yu bir açık hava müzesi durumuna getiren önemli çalışmaların temelini attı. Ülkemizde son yıllarda, müzecilik alanında önemli çalışmalar yapılmaktadır. Bugün yurdumuzun her ilinde ve ilçelerimizin bazılarında halka açık müzeler yer almaktadır
http:soruvecevap.blogcu.com
Müzelerde Uyulması Gereken Kurallar
Müzelerde sergilenen özgün ve eşine az rastlanır nitelikteki eserlerin, yangın, hırsızlık, nem, ısı, ışık ve toz gibi koşullardan zarar görmemesi için müze yönetimleri tarafından önlem alınması gerekir. Ayrıca, müzelerde yer alan tarihî eserlerin korunması için müzeyi gezen ziyaretçilerin de uymak zorunda olduğu bazı kurallar vardır. Bu kurallar şöyle özetlenebilir:
Eserlere zarar vermemek ve hiçbir şekilde dokunmamak,
Yaydığı zararlı ışınlarla tarihî eserlere zarar verebileceğinden dolayı, fotoğraf çekerken flâş kullanmamak,
Müze içerisinde başkalarını rahatsız edecek şekilde yüksek sesle konuşmamak,
Müze bir grup halinde ziyaret ediliyorsa gruptan ayrılmamak,
Sergi salonu içerisinde herhangi bir şey yiyip-içmemek.
Türkiye'deki Sanal Müzeler
Eczacıbaşı Sanal Müzesi
Eczacıbaşı Koleksiyonu'ndan 75 Resim , Fikret Mualla Seçkisi gibi bölümleri bulunan “sanal müze” oldukça geniş kapsamlı. Dünyadaki müzelere de ulaşabileceğiniz site, Türk sanatçıların eserlerini görme fırsatı sağlıyor.
ECZACIBAŞI SANAL MÜZESİ/
Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi
Sadberk Hanım Müzesi’nde sergilenen eserleri görebileceğiniz site, eserler hakkında detaylı bilgi vermesi nedeniyle çok da faydalı. Sayfalardaki, “Java Versiyonu” yazısına tıklarsanız, fotoğraf üzerinde eserlerin tanımlarını görebilirsiniz.
Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi Web Sitesi
Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne Bağlı Müzeler
Siteden, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne bağlı müzelerin genel bilgilerine ve sergilenen eserlerin resimlerine ulaşabilirsiniz.
-----------------
Türkiye'de müzeler neden kapanır?Sadece Türkiye’nin değil dünyanın en değerli eserlerine sahip bir ülkede yaşıyoruz.
Üzerinde bir çok medeniyetin kurulduğu, bir çok dinini doğduğu topraklar ülkemizdedir.
Ülkemizin neresini kazsanız tarih fışkırıyor.
Öyle ki ülkemizde yapılan kazılarda tesadüfen bulunan tarihi eserlerin ardı arkası kesilmiyor..
Yani tarihi değerler olarak çok bereketli bir ülkedeyiz
Bütün bu değerleri insanlıkla paylaşmak zorundayız.
Zaten bu amaçla müzeler yapılır ve eserler sergilenir.
Müzelerimizde sergilenen eserlerin 10 belki de 100 katı sergilenecek müze olmadığı için depolarda bekliyor.
İstanbul’un depolarındaki eserler nedeniyle müze ihtiyacı bitmek bilmiyor.
Sultanahmet’te eski Adliye Binası, Maliye Binası, Defterdarlık Binası müze olsa yine yetmez…
Hatta Sultanahmet Meydanı’ndaki üniversite binası bile müze olmalıdır.
İstanbul’un turizme hizmet eden her bölgesine müze yapmak gerekir…
Sadece İstanbul mu?
Geçenlerde ziyaret ettiğim Siirt’te çıkan eserlerin bile yerinde yapılacak müzede sergilenmesi gerekiyor.
Yani Türkiye’nin müze ihtiyacı hiç bitmiyor…
Buraya kadar çok güzel…
Şimdi gelelim asıl meseleye…
Müzeler neden tatile girer..
Bir kaç gündür İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde dünyanın en güzel eserleri olan Ravenna Mozayikleri sergileniyor ve müze Pazartesi günleri kapalı…
Çağımızda Dünyanın Yeni 7 Harikası’ndan biri sayılan Ayasofya Müzesi Salı günü kapalı…
Diğer müzelerde haftanın birer günü kapalı…
Neden?
Atatürk Havalimanı’nın, Sabiha Gökçen’in kapalı olduğu bir gün gördünüz mü?
Bu ne demek Türkiye’ye akın akın turist geliyor demektir.
Turist bir günlüğüne gelip, bu müzeleri ziyaret etmek istediği zaman kapı, duvarla karşılaşıyor…
Müzeler lokanta mı ki, tabaklar ve mutfak temizleniyor?
Böyle bir şey varsa, geceler ne güne duruyor.
Türkiye’de adam kıtlığına kıran mı girdi?
Personel tatil yapacaksa, vardiya denilen bir sistem var.
Açarsın müzeyi bir başka gün çalışan, öbür gün gelir…
Poliste bile 12- 24 denilen bir düzen var.
Yani güvenlik hep çalışıyor.
Türkiye'de turizm durmadıkça, turizme hizmet eden kuruluşlar açık olmalıdır.
Oteller ise vardiya usulüyle 24 saat çalışıyor.
İstanbul'a uçaklar hep iniyor.
Bu durumda müzelerin ayrıcalığı nedir?
İstanbul dünyanın gözbebeği bir tarih kentidir.
Müzeler açık olmalı…
Bu kadar değerli eserlere sahip olan eserleri görmek için gelen turist bir günlüğüne bile glse kapıda kalmamalıdır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın müzeleri her gün açık tutması gerekiyor.
-----------------------
Türkiye'de Müzecilik ve ilk Müzeciler[Türkiye'de Müzecilik ve ilk Müzeciler]Müzeler Tarihi ve Kültürel mirasların sergilendiği önemli kurumlardır.
Müzeler, ülkelerin Kültürel ve Tarihsel değer taşıyan yeraltı ve yer üstü zenginliklerinin sergilendiği kurumlardır. Toplumların asırlar boyu yeraltında kalmış ve geçmişmedeniyetlerin tüm izlerini taşıyan, sanat vebilim eserlerinin büyük bir özenle korunması, gelecek nesillere aktarılması bakımından, Müzelerin işlevi ve önemi her gün daha iyi anlaşılmaktadır.
Sadece Tarih boyu, eski dönmelerde yaşamış toplumların kültür ve medeniyet miraslarının değil, aynı zamanda insanlığın tüm evrelerini, yaşanan doğa olaylarını da bütün boyutları ile inceleyen, bu konuda oluşan bilgileri derleyerek eserler üreten önemli merkezlerdir Müzeler.
Ülkemiz tarih boyu bir çok medeniyetlerin yaşadığı, kurulup yıkıldığı, doğa olayları ile yok olduğu büyük ve çok zengin yer altı değerlerine sahiptir. Ne var ki, Türkiye’de müzecilik düşüncesi yerleşmediğinden 19. yüz yıl ortalarına kadar birçok tarihi eserimiz yurt dışına kaçırılmıştı. Bu eserleri geri alabilmek için günümüzde büyük bir uğraş verilmekte olup, bu konuda önemli gelişmeler sağlanmış, bir çok eser ait oldukları topraklara geri döndürülmüştür.
Bugünkü anlamında olmasa da, ilk müzecilik fikri, 1846 yılında Sultan Abdülmecid zamanında oluştu ve Ahmet Fethi Paşa, Padişahın emri ile, eldeki silahları Aya İrini Kilisesi’ne yerleştirdi. Ancak sık taşınmalar ve yönetici değişiklikleri halka açık bir müze oluşmasını engelledi.
1876’da, Askeri müze ile Arkeoloji Müzesi birbirlerinden ayrıldı, 1881 yılında ise müzenin başına Osman Hamdi bey getirildi.Tanınmış bir ressam olan Osman Hamdi bey, Türkiye’de ilk Batılı anlamda müzecilik çalışmalarını başlatan kişi olmuştur. Osman Hamdi bey, aynı zamanda büyük bir Türk arkeologu olup, Arkeoloji alanında yaptığı çalışmalar ve bu bilime önemli katkılarından dolayı bir çok Avrupa ülkesinde kendisine fahri doktorluk unvanları verilmiştir.
Osman Hamdi Bey’in ilk işi, “ Asar’ı Atika Nizamnamesi “ diye bilinen eski eserler kanununu yenileyerek, imparatorluk sınırları içindeki tüm eserleri İstanbul’a taşıtmak olmuştur. İstanbul’da bulunan şimdiki Arkeoloji Müzesi onun zamanında yabancı mimarlara yaptırılmıştır.
Osman Hamdi Bey’in vefatından sonra yerine kardeşi, Halil Ethem bey getirildi. O da, bu alanda değerli çalışmaları sürdürmüş, ve döneminde yapılan kazılardan çıkan tüm eserler İstanbul’a getirilerek müzenin genişlemesi sağlanmıştır.
Cumhuriyet’in ilanı ile, Müzecilik daha bir önem kazandı ve bu konuda yapılan çalışmalarla çağdaş anlayışa uygun olarak, eski eserlerin çıkarıldıkları yerlerde değerlendirmesi yoluna gidildi.Yurt genelinde yeni müzeler kurularak, Anadolu medeniyetlerinin eşsiz ve çok değerli eserleri, bu topraklarda yaşayan insanlarla buluşturuldu. Bu çalışmalar, günümüzde de önemi artarak,daha da bilinçli bir şekilde sürdürülmekte ve insanlık kendi tarihiyle buluşmanın heyecanına tanık olmaktadır. Ülkemizdeki Müzeler, her yıl on binlerce yabancı turisti de ülkemize çekmek suretiyle, hem turizme ve hem Türkiye’nin tanıtımına büyük katkıda bulunmaktadır.
Müze çeşitleri:
Arkeoloji Müzeleri: Daha çok kazılar sonucu ortaya çıkan tarihi eser ve bulguların sergilendiği müzelerdir.
Etnografya Müzeleri: Eski uygarlıklara ait her türlü eser ve bulguların sergilendiği müzelerdir.
Tarih Müzeleri: Ülkelerin, toplumların tarih perspektifi içinde ürettiği tüm değerlerin sergilendiği müzelerdir.
Güzel Sanatlar Müzeleri: Daha çok, Resim, Heykel, Müzik alanlarında elde edilen değerlerin sergilendiği müzelerdir.
Açık Hava Müzeleri: Her türlü ve kapalı mekanlarda sergilenmesi mümkün olmayan değerlerin sergilendiği müzelerdir.
Bilim Müzeleri: Bilim ve teknolojinin tarih boyunca geçirdiği safhaları ve konuda elde edilen eserlerin sergilendiği müzelerdir.
Askeri Müzeler: Tarih boyu üretilen, en ilkelinden en gelişmişine kadar silah araç ve gereçlerin sergilendiği müzelerdir.
Özel Müzeler: Çeşitli alanlarda özel kişilerce açılan ve düzenlenen sergilerdir.
2013 yılında Türkiye’deki müzeler 29 milyon 533 bin kişi tarafından ziyaret edilirken en yüksek artış Harem’in desteği ile Topkapı Sarayı’nda yaşandı. Topkapı Sarayı Harem’de ziyaretçi sayısı 2013 yılında ilk kez 1 milyon kişiyi aşarken, Topkapı Sarayı Müzesi’nin ziyaretçi sayısı da 3 milyon 397 bini geçti.Paylaş
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) tarafından hazırlanan ‘Türkiye Müzeleri 2013 Raporu’na göre, 2013 yılında Topkapı Sarayı Müzesi en çok ziyaret edilen müzeler sıralamasında Ayasofya Müzesi'ni geride bıraktı. 2011 ve 2012'de Ayasofya Müzesi lehine sonuçlanan rekabette 2013'te Topkapı Sarayı müzesi 3 milyon 397 bin 907 ziyaretçiyle liderliği tekrar ele geçirdi. 50 müzenin işletmeciliğini, 105 müze ve örenyeri modernizasyonun üstlenen TÜRSAB, bu dönemde müzelerden elde edilen geliri de iki katından fazla artırarak 263 milyon 333 bin TL'ye çıkardı.
TOPKAPI, AYASOFYA'DAN LİDERLİĞİ GERİ ALDI
Türkiye'de en çok gezilen müzelere bakıldığında Topkapı Sarayı Müzesi'nin Ayasofya Müzesi'nden liderliği geri aldığı göze çarptı. 2013 yılında Topkapı Sarayı'nı gezen ziyaretçi sayısı 3 milyon 397 bin 907 olurken, Ayasofya'yı ziyaret eden kişi sayısı ise 3 milyon 275 bin 337 olarak gerçekleşti. Böylece son 2 senedir Ayasofya Müzesi lehine sonuçlanan liderlik yarışında bu yıl Topkapı Sarayı tekrar birinciliği kapmış oldu.
Listede 3'üncü sırada 1.8 milyon kişinin gezdiği Efes Örenyeri yer alırken, en çarpıcı artış ise Topkapı Sarayı Harem'den geldi. Özellikle Muhteşem Yüzyıl dizisinin etkisiyle son 3 yıldır ziyaretçi sayısında dikkat çekici bir artış trendi yakalayan Topkapı Sarayı Harem'i bu yıl ilk kez 1 milyonu aşkın kişi gezdi. Harem, 2012'de 744.6 bin olan ziyaretçi sayısını 1 milyon 30 bin 556'ya çıkarmayı başardı.
İşte TÜRSAB'ın ‘Müzeler 2013 Raporu’ndan öne çıkanlar:
- 2013'te Türkiye'deki müze ve ören yerlerini 29 milyon 533 bin 966 kişi gezdi.
- Ziyaretçilerin yüzde 69'unu yabancılar, yüzde 31'ini Türkiye vatandaşları oluşturdu.
- Topkapı Sarayı Müzesi ve Topkapı Sarayı Harem'i toplam 4 milyon 428 bin 463 kişi ziyaret etti.
- Müze ziyaretçilerinin sayısı turizmden hızlı büyüdü. 2000 ile 2013 yılları arasında yabancı turist sayısı yüzde 335 artarken, müze ve ören yerlerini gezen ziyaretçi sayısı yüzde 428,8 arttı.
- Müze ziyaretlerinin yüzde 44'ü İstanbul Bölgesi'nde gerçekleşti.
- Toplam Müzekart sahibi 2013 yılında 4 milyon 420 bine ulaştı. Müzekartlıların yüzde 23'ü Topkapı Sarayı'nı gezmeyi tercih etti.
DÜNYA LİDERİ YİNE L'OUVRE
Türkiye'deki umut verici yükseliş trendini dünyayla kıyaslayınca yine de gidilecek yolun uzun olduğu ortaya çıkıyor. Türkiye, tarihi miras ve yapılar olarak dünyadaki rakiplerinden avantajlı durumda olsa da özellikle ABD, İngiltere ve Fransa müzecilikte lider konumda. Dünyanın en çok gezilen müzesi Paris'teki L'ouvre Müzesi. Ziyaretçi sayısı 2012 yılına göre yüzde 6 gerileyip 9.2 milyona düşse de, L'ouvre, halen dünya birinciliğini koruyor.
En çok ziyaret edilen 10 müzenin toplam ziyaretçi sayısı 66.8 milyon. Bu rakam 2012 yılında yaklaşık 56 milyon olarak gerçekleşmişti. En çok ziyaret edilen 10 müzenin 4'ü ABD'de, 4'ü İngiltere'de bulunuyor. ABD'deki bu müzelerin ziyaretçi sayısı 29.2 milyon. İngiltere'dekilerin ziyaretçi sayısı ise 22.9 milyon.
Türkiye'de Müzecilik hakkında ansiklopedik bilgiTürkiye’de müzecilik çalışmaları Cumhuriyet’ten sonra büyük bir gelişme göstermiştir. Bunun temelinde Atatürk'ün, kültür varlıklarının araştırılıp ortaya çıkarılmasına ve müzelerin ülke çapında yaygınlaştırılmasına verdiği önem yatmaktadır. Cumhuriyet ilan edildiği sırada Türkiye'de yalnızca "Asar-ı Atika Müzesi" adıyla anılan İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Aya İrini'de kurulmuş olan Askeri Müze, Süleymaniye Külliyesi'nin imaretinde yeralan Evkaf-ı İslamiye Müzesi ile Anadolu'nun birkaç büyük kentinde açılmış Müze-i Hümayun şubeleri bulunmaktaydı.
Cumhuriyet'in ilk yıllarında Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olarak kurulan "Türk Asar-ı Atikası", her türlü arkeolojik ve etnografik buluntunun toplanması ve korunmasına yönelik çalışmaları üstlenmiştir. Anadolu'nun birçok ilindeki kilise, cami, han gibi anıtsal yapılar onarılarak müzeye dönüştürülmüştür.
İçindeki eşyalar ile birlikte müzeye dönüştürülen Topkapı Sarayı 1927'de ziyarete açılmıştır. Yine aynı yıl Evkaf-ı İslamiye Müzesi, "Türk ve İslam Eserleri Müzesi" olarak yeniden düzenlenmiş; Konya'daki Mevlana Dergahı müze haline getirilmiştir. Ülkenin müze olarak tasarlanan ilk yapısı olan "Ankara Etnografya Müzesi", 1930 yılında halkın ziyaretine açılmıştır. Ayrıca Bursa, Adana, Manisa, İzmir, Kayseri, Antalya, Afyon, Bergama ve Edirne'de yeni müzeler kurulmuştur. 1940 yılında Mahmut Paşa Bedesteni'nde kurulan Hitit Müzesi, 1968 yılında restore edilerek "Anadolu Medeniyetleri Müzesi" adını almıştır. Bugün ülkede Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı 99 adet Müze Müdürlüğü ve bu müdürlüklerin denetiminde faaliyet gösteren 92 adet özel müze ve 1.204 adet koleksiyoner bulunmaktadır.
Müzelerdeki koleksiyonları meydana getiren eserler, genellikle Anadolu'daki uygarlık çağlarına aittir. Büyük çoğunluğu 1935'lerden itibaren başlayan arkeolojik kazılar sonucu çıkarılmıştır. Tarih öncesi devirlerin eserleriyle, antik çağ ürünlerinin oluşturduğu arkeolojik ağırlıklı koleksiyonların yanında; Doğu Sanatı ve Türk-İslam Devirleri’nin eserleri ikinci büyük grubu meydana getirir. Bunun yanısıra ülkede Osmanlı Tarihi, Kurtuluş Savaşı ve devrimler ile ilgili, içindeki eşyalarla olduğu gibi korunarak restore edilen tarih müzeleri de bulunmaktadır.
Atatürk'ün Selanik'te doğduğu evin örneği rölöve projesine uygun şekilde yaptırılarak müze haline getirilmiştir. Atatürk'ün hayatı ve ilkelerinin bilgi, belge ve dokümanlarla teşhir edildiği müze Ankara'da ziyarete açılmıştır. Ayrıca, Kurtuluş Savaşı'nı yönlendirdiği ve çeşitli illeri ziyaretinde konuk edildiği yapılar da müzelere dönüştürülmüştür.
Ülkedeki müzelerin bir başka grubu ise "Müze Evler" ve "Hatıra Müzeleri"dir. Birgi'deki "Çakırağa Konağı", Amasya'daki "Hazeranlar Konağı", Diyarbakır'daki "Ziya Gökalp Müze Evi" ve İstanbul'daki "Tevfik Fikret Aşiyan Evi" bu müzelerden bazılarıdır.
Tarihsel yapıların müze olarak korunmasına 1930'larda girişilmiştir. İstanbul'da Ayasofya, Dolmabahçe Sarayı, Kariye Camii, Fethiye ve İmrahor Camileri ile Bursa'da Yeşil Türbe ve Muradiye Külliyesi bu tür müzelerin en önemli örnekleridir. Ülkede aynı zamanda birçok antik kent "açık hava" müzesi olarak düzenlenmiştir. Boğazköy, Efes, Bergama, Afrodisias, Aspendos, Karatepe, Göreme ve Perge açık hava müzeleri bunlardan bazılarıdır.
Türkiye tarihsel miras ve müzecilik alanındaki faaliyetlerde uluslararası kuruluşlarla da işbirliği yapmaktadır. UNESCO'ya bağlı Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) ile Milletlerarası Müzeler Konseyi'nin (ICOM), Türkiye Milli Teşkilatları bulunmaktadır. Bu kuruluşlarla ortak mesleki çalışmalar ve projeler yürütülmektedir. 1984 yılında Avrupa Konseyi tarafından "Seçkin Müze" ödülüne layık görülen İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi, 1988’de "Europa Nostra" ödülünü alan Sadberk Hanım Müzesi ve 1996’da Avrupa Konseyi tarafından “Yılın Müzesi” seçilen İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi, ödüllü Türk müzelerinden bazılarıdır.
TÜRKİYE'DEKİ BAŞLICA MÜZELER
Adana
Karatepe Açıkhava Müzesi. Kadirli ilçesinde İÖ 8. yüzyılda yaşamış olan Hitit Kralı Asistavandas'ın kendi adını vererek kurmuş olduğu kale ve kent 1945'te bölgede başlatılan kazılar sonucu ortaya çıkarıldı.
Afyonkarahisar
Afyonkarahisar Arkeoloji Müzesi (1937). Taş Devri ve Tunç Çağı'ndan kalma kaplar, madenden bıçak, silah ve baltalar, fildişinden cerrahlık araçları, Kibele, Apollon, Eros ve Zeus heykelleri, ölü gömme töreni kabartmalarından başka kitaplığında 8 bin kitap vardır.
Ankara
Anadolu Medeniyetleri Müzesi (1967). Taş Devri ve Tunç Çağı'ndan kalma arkeolojik buluntular, Hitit, Frig, Urartu sikkeleri ve altın süs eşyaları sergilenmektedir.
İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi Müzesi (1961). 1923'te cumhuriyetin ilan edildiği bu binada ilk meclisten kalma mobilya ve eşyalar, Kurtuluş Savaşı'na ilişkin harita, plan ve belgeler, meclis üyelerinin fotoğrafları bulunmaktadır.
Etnografya Müzesi. Ankara'nın başkent oluşundan sonra kurulan ilk müzedir. Anadolu'dan derlenmiş çeşitli giysi, el işi, halı, ikilimden başka sini, kazan, mangal gibi bakır işçiliği örnekleri; yazma yapıtlar ve minyatürler; çeşitli tekkelere ait eşyalar sergilenmektedir.
Gordion Müzesi (1965). Polatlı'nın Yassıhöyük köyünde Tunç Çağı, Hitit ve Frig dönemi buluntuları sergilenmektedir.
Hatay
Hatay Arkeoloji Müzesi (1948). Çeşitli tarihsel yapıtların yanı sıra dünyanın ikinci büyük mozaik koleksiyonunu barındırmaktadır. 2. ve 3. yüzyıl Roma ve Bizans mozaiklerinden Sarhoş Dionysos ile Orphe-us bunların en güzellerindendir.
Tel Açana Açık Hava Müzesi. İÖ 5500 - İÖ 3500 döneminden kalma saray ve tapınak kalıntıları vardır.
İstanbul
istanbul Arkeoloji Müzesi (1880) üç bölümden oluşur: istanbul Arkeoloji Müzesi'nde Eski Yunan ve Roma yapıtları; Eski Şark Eserleri Müzesi'nde Mezopotamya, Mısır Anadolu ve islamiyet öncesi Arabistan uygarlıkları yapıtları; Türk Çini ve Seramikleri Müzesi'nde çini ve seramikler sergilenir.
Resim ve Heykel Müzesi (1937). Ünlü Türk heykelci ve ressamlarının yapıtları sergilenmektedir.
Topkapı Sarayı Müzesi (1924). Dünyanın sayılı birkaç müzesinden biridir. Osmanlı Devleti'ne ilişkin çok zengin bir eşya koleksiyonundan başka, değerli Çin ve Japon porselenleri. Kutsal Emanetler, elyazma-ları, minyatürler, hazine eşyaları ve Harem Dairesi görülebilir.
Türk-lslam Eserleri Müzesi, ilk kez 1913'te Evkaf-ı islamiye adıyla kuruldu. 1927'de bugünkü adını aldı. 1984'te çağdaş müzecilik anlayışına uygun biçimde yeniden düzenlendi. Anadolu, Iran, Kafkas ve Selçuk halıları, elyazmaları, etnografik eşyalar sergilenmektedir.
İzmir
izmir Arkeoloji Müzesi. 1927'de kurulduktan sonra 1951'de Efes, Bergama, Milet, Afrodisias, Sart başta olmak üzere ilin çeşitli yerlerinde yapılmış kazılardan buluntular sergilenmektedir.
Efes Arkeoloji Müzesi (1929). Eski Yunan, Roma, Bizans, Selçuk ve Osmanlı yapıtları görülebilir.
Bergama Müzesi (1936). Arkeoloji ve etnografya olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Arkeoloji Eski Yunan, Roma ve Bizans buluntularını kapsar. Yöreye özgü bakır ve ahşap araçlar, halı, kilim ve giysiler etnografya bölümünde sergilenir.
Konya
Mevlana Müzesi. 1925'te tekke ve türbeler kapatıldıktan sonra Mevlana Dergâhı ve Türbesi müze olarak düzenlendi. Mevlana'nın yapıtlarının eski kopyaları, elyazmaları, ney, rebap, kudüm, tanbur gibi müzik aletleri, tespihler, halılar, kumaş örnekleri ve dergâha özgü çilehane, mevlevi sofrası ve dervişlerin semah öğrendikleri yer gibi görülebilecek ilginç bölümleri olan bir müzedir.
Türkiye'de müzeler soyuluyor ve her gün yeni soygun teknikleri geliştiriliyor. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi çalınan eserler daha sonra Avrupa ve Amerika'daki müzayede kataloglarında yer alıyor. Son 10 yılda Türkiye'de 60 müze ve ören yeri soygunu kayıtlara geçmiş. Kültür Bakanlığı, "gizli kayıt" vasfı adı altında, başta İnterpol olmak üzere müzelere, antikacılara, koleksiyonculara ve emniyet birimlerine vermiş olduğu raporda, tarihi değeri oldukça yüksek 3 bin eserin çalındığını haber veriyor. Bütün bu olaylar gerçekleşirken, bakanlık, 1988 tarihinden bu yana, müzeler konusunda bilgisi ve deneyimi olan personel ataması yapmış değil. Soyulanlar sadece müzeler değil, kütüphanelerin ve vakıfların koruması altındaki önemli el yazması eserler de çalınmış.
Soyulmayan neresi kaldı?
Türkiye'de hemen her hafta müzeler soyulurken, "Soyulmayan neresi kaldı acaba?" diye kendi kendimize sormak zorunda kalıyoruz. Hatta siz şu anda bu haberi okuyup, talan edilen tarihi mirasımıza hayıflanırken, ummadık bir yerde bir müze soyuluyordur belki! Müze soygunlarından tek tek söz etmek, sayılarının çokluğu yüzünden çok zor. Burada vereceğimiz onlarca örnek, toplamın yanında devede kulak: Kütahya'da Çavdarhisar'dan sikkeler; Uşak Müzesi'nden mermer mask ve torsolar; Erdemli Müzesi'nden mermer aslan başı, Eros heykeli ile mermer yazıt; Eskişehir Seyyit Gazi Müzesi'nden Roma dönemine ait cam kase, sürahi, koku şişeleri, kadeh, bardak, heykel parçaları, pirinç buhurdanlık, tunç ve pirinç şamdanlar, tesbihler, Herakles heykeli olmak üzere 49 parça eser; Antalya Müzesi'nden mermer mask, saçak parçaları soyguncuların eline geçmiş. Kamyonlarla müzelerin soyulduğu Türkiye'de, eser, ne olduğuna bakılmaksızın çalınıyor. Alanya Müzesi'nden üç saat kösteği, saat kesesi, bronz kemer tokası, sarı madeni kemer, gümüş cep saati; Ankara Etnografya Müzesi'nden mermer sütün kaidesi; Çorum Müzesi'nden Osmanlı dönemine ait bronz sürahi; Kütahya Müzesi'nden porselen fincan, gümüş zarf; Afrodisyas Müzesi'nden Bizans dönemine ait bronz sürahi, ören yeri deposundan kadın heykelinin başı; Kastamonu Müzesi'nden iki Sümene bıçağı; Niğde Müzesi'nden Osmanlı bıçağı; Niğde Bor'daki Ermeni Kilisesi'nden melek figürlü pano; Aydın Nisa ören yerinden Roma dönemine ait Asklepios'un kızı Hygieia heykeli, ören yerindeki depodan beş taş eser, lahit parçası, sunak ve ostetek; Milas Müzesi'nden bir kabartma; İzmir Müzesi'nden kadın heykeli, Karşıyaka Belediyesi'ne ödünç verilen iki heykel, iki stel; Eskihisar Stratorikeiü ören yerinden iki taş eser; Yedikule Müzesi surlarından Sultan II. Mahmut'un tuğrası; Afyon Müzesi'nden 40'tan fazla değişik eser; Kocaeli Müzesi'nden 11 altın sikke, 2 altın yüzük; Konya Arkeoloji Müzesi'den (sonradan kolları kırık, bacağı eksik bulunan) Aphrodite heykeli; Konya Koyunoğlu Müzesi'nden 8 yazma kitap, Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı sikkeleri; Alanya Müzesi yönetimindeki Kızılkule Etnografya Müzesi'nden 31 etnografik eser; Erzurum Müzesi'nden 30 altın sikke, bronz geyik heykeli, bronz çubuk; Adana'dan bronz Hekate heykeli; Adana Anavarza antik kentinden lahid; Zeugma antik kentinden taban mozaiği, Nevşehir Ürgüp Müzesi'nden sikke, yağdanlık, fitilli çakmak, tütün tabakası; Balıkesir Antandos antik kentinden Roma taban mozaiği; Topkapı Sarayı Müzesi'nden 11. yüzyıl Selçuklu yazması çalınmış.
Sadece müzeler ve ören yerleri soyulmamış, kutsal mabetler ve türbeler de soygunlardan nasibini almış, alıyor. İstanbul Kılıç Ali Paşa Camii'den 41 çini karo, iki tunç şamdan, bir saat ve halılar; İstanbul Yeni Cami'nden madeni süslemeler; Hünkar Kasrı'nın çinileri; İstanbul Kadırga Sokullu Camii çinileri; Üsküdar Zeynep Kamil Camii mihrap zilleri; Eyüp Mihrişah Valide Sultan Türbesi'nin çeşme yalakları; İstanbul Şehzade Mehmet Türbesi'nin sebil alınlık taşı; Üsküdar Cedit Valide Camii çini levhaları; İstanbul Hekimoğlu Ali Paşa Camii alemleri; Manisa Muradiye Camii'nin ejder başlı kapı tokmakları, Çanakkale Bayramiçi Pınarbaşı köyündeki camiden iki halı; İznik Eşerefoğlu Camii minaresinden çini bordür; Aksaray Ulu Camii minber kapısı ile ahşap süslemeleri; Denizli Hançalar İlçesi'ndeki Hançalar köprü yazıtları; Ankara Aslanhane Camii ahşap minber parçaları; Elazığ Arapbaba Türbesi'nin mihrab çinileri; Bursa Yenişehir Sinan Paşa Camii çinileri; Konya Beyşehir Eşrefoğlu Camii ahşap yazıtları; Amasya Kümet Hatun Türbesi'nin mermer sandukası; Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın annesi Abide Hatun'un mezartaşı çalınmış. Görüldüğü gibi Türkiye'nin doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine kadar her yerdeki müze, ören yeri ve camiler soyulmuş. Sanırım bu örnekler, Türkiye'de tarihi eser kaçakçılığı ve soygunculuğunun aldığı hali göstermesi bakımından yeterlidir. Verilen bu örnekler, soyulan müzelerin ve çalınan eserlerin çok küçük bir kısmını oluşturuyor.
Türkiye'den çalınıyor,
Avrupa ve Amerika'da müzayedelere giriyor
Türkiye'de müzelerden çalınan eserler yurdışına çıkınca bir nevi resmiyet kazanıyor. Öyle ki, çalınan bu eserler Avrupa ve Amerika'daki müzayede kataloglarında bile yer alıyor. Müzayedelerde satışa sunulan eserler bir daha geri gelmiyor. Burdur yakınındaki Hacılar köyü prehistorik yerleşmesinin renkli seramiklerinin ve Düğer köyü yakınındaki İkiztepe tümülüsünden çıkarılanların da yurtdışında kolayca satıldıkları görülmüş. Antalya'nın Fenike İlçesi yakınındaki Kumluca ören yerinde yapılan kaçak kazılarda çıkarılan, Elmalı'dan kaçırılan ve Van yöresinden çalınan eserler, Avrupa ve Amerika'daki müzayedelerde bırakın satışa sunulmayı, müzayede kataloglarında bile yer almış. Yurtdışına çıkarılan eserlere, buralarda müzayede kataloglarında yer verilerek bir nevi resmi kimlik kazandırılıyor.
Gidenler geri mi geldi sanırsın?